16 Şubat 2012 Perşembe

6. Hafta


Fenerbahçe sezonun 2. yarısında başladığı çıkışını Kadıköy'de Kasımpaşa'yı 2-0 mağlup ederek sürdürdü. Bu galibiyet 2. yarıda yakalanan serinin içindeki en durgun galibiyet olarak dikkati çekti. Fakat takımın İnönü deplasmanında alınan Beşiktaş galibiyeti sonrası bu tip durgun bir galibiyete hakkının olduğunu düşünüyorum. 17'de 17 diye birşey yok bu hayatta tıpkı her maçı sürklase eden bir oyun olamayacağı gibi..

Fenerbahçe Kasımpaşa'yı geçerken kaptan Alex bu ülkede performansıyla, oyuna etki edebilme gücüyle, sahadaki varlığının rakipler için her an tehdit olmasıyla eşsiz olduğunu bir kez daha gösterdi. O, bu ülkede sahne almış en büyük futbolcu, isteyen itiraz edebilir, karşı çıkabilir vs. ama gösterdiği performansın bana göre muadili yok!

Kasımpaşa maçının kritik anlarından biri de Volkan'ın Fenerbahçe 1-0 öndeyken kurtardığı penaltı oldu. Geçen haftaki Beşiktaş maçında Almeida ile karşı karşıya kurtardığı pozisyon sonrası bu penaltı kurtarışı da Volkan'ın hanesine yazılan dikkate değer artılardan.

Fenerbahçe şampiyonluk mücadelesini son derece sağlam adımlarla sürdürürken rakiplerden Trabzonspor'un Kayserispor ile 3-3 berabere kalarak Avni Aker'de "bir kez daha" puan kaybetmesi Fenerbahçe ile Trabzonspor'un puanlarının artık eşit olmasına neden oldu ve 2'li averaj avantajı cebinde olan Fenerbahçe'nin gol fazlasıyla lider olması aklıma biraz geçmişe gidip 2003-04 sezonunu getirdi.

Fenerbahçe 2003-04 sezonunda ilk yarıyı tekrarı oynanacak olan Rizespor maçı sonucu belli olmadan Beşiktaş'ın 11 puan gerisinde tamamlamış ve sezonun 2. yarısındaki çıkışı ve Beşiktaş'ın puan kayıpları sonrası liderliği tıpkı bu sezon olduğu gibi 6. haftada kazanmıştı. Beşiktaş deplasmanda Kocaelispor'a kaybederken Fenerbahçe Kadıköy'de Galatasaray'ı 2-1 yendiği hafta liderlik koltuğu el değiştirmiş; sezon sonunda mutlu sona Fenerbahçe ulaşmıştı. Bu sezonun da ilk haftası hariç puan tablosunda geriden gelip 6. haftada alınan liderliğin de bu açıdan dikkat çektiğini söylemek gerek.

Ligin bitimine 11 hafta kala yarışın sonunu kestirebilmek güç fakat geçen sezonun son haftasında şampiyonluğu kaybeden Fenerbahçe, kazanan Bursaspor ve buna etki eden Trabzonspor'un hemen ertesi sezon şampiyonluk yarışında başabaş olmalarının manidar olduğunu vurgulamak gerek.

Enteresan Bir Detay


Dediğim gibi bu sadece bir detay ve sonunda bize gerçekleşeceğine dair bir kesinlik vermemekte ama dikkatimi çekmişken ve şu anki durum da bunu yazmak için olanak vermişken paylaşmak istedim.

Şöyle ki;
Eski adıyla Cumhurbaşkanlığı Kupası olan ve bir süre ara verilip Futbol Federasyonu tarafından 2006-07 sezonu başı itibariyle Süper Kupa ismi ile tekrar düzenlenen organizasyonda Süper Kupa finalini oynamaya hak kazanan takımlar devam eden sezonda ligi şampiyon tamamlayamıyorlar. Ligde şampiyon olan takım Süper Kupa finalini oynayan takımlardan başka bir takım oluyor.

Bu durum sırasıyla,
2006-07 Süper Kupa Finali Galatasaray - Beşiktaş (Şampiyon Fenerbahçe)
2007-08 Süper Kupa Finali Fenerbahçe - Beşiktaş (Şampiyon Galatasaray)
2008-09 Süper Kupa Finali Galatasaray - Kayserispor (Şampiyon Beşiktaş)
2009-10 Süper Kupa Finali Beşiktaş - Fenerbahçe (Şampiyon Bursaspor)

olarak gerçekleşti ve Süper Kupayı kazanan da kaybeden de devam eden sezonu şampiyon tamamlayamadı.

2010-11 sezonun başında Süper Kupa Finali oynayan Bursaspor ile Trabzonspor 22 haftası geride kalan Spor Toto Süper Lig'de Fenerbahçe ile birlikte şampiyonluğun en ciddi adayları konumundalar. Süper Kupa finalini oynayan bu iki takımdan geriye kalan en önemli şampiyonluk adayı ise Fenerbahçe.

Sadece dikkatimi çeken ve yazının başında da belirttiğim gibi gerçekleşmesi adına tarafımıza bir kesinlik sunmayan ancak bize sadece enteresan bir detay olarak yansıyan bu durumu not olarak paylaşmada ve blogun arşivinde durmasında bir sakınca yok.

2010-11 Süper Kupa Finali Bursaspor - Trabzonspor (Şampiyon ?)

Kara Deryalar Fenerle Aydınlandı


Öncelikle şunu belirterek giriş yapmak doğru olacaktır: Oradaydım; kara deryalar aydınlanırken olunması gereken yerde! Alex'in Beşiktaş'a karşı hat-trick yapmasına vesile olan 3 golün de ağlarla buluştuğu kalenin arkasında..

Fener'in ışığının daha güçlü olması için tribündeydik. Kara deryalarda onu yalnız bırakmamak, sonuç ne olursa olsun çıkılan yoldan sapmamak adına..

Sezonun 2.yarısına öyle bir başladı ki Fenerbahçe, herkesin ilk 5 haftaya dikkat çektiği zor fikstür serisinden maksimum puanı almayı başararak çıkmasını bildi. İnönü'deki Fenerbahçe maçlarının Beşiktaş açısından ruh halini bilirsiniz. En çok Fenerbahçe'yi yenmek isterler, eğer yarışta geri düşmüş veya kopmuşlarsa Fenerbahçe'yi yenmenin değeri azalmaz, yeter ki şampiyonluktan etmeye bir etkileri olsun.

Maç öncesindeki futbol ortamı sezon başı ve ortasında transferin yaldızlı kısmına ağırlık veren fakat bu yaldızlı transferlere rağmen sürekli kaybeden bir Beşiktaş ile sezonun 2.yarısında çok net dikkat çeken bir ivme yakalayan Fenerbahçe'den bahsedilmesine işaret ediyordu. Maç öncesi Fenerbahçe'nin İnönü'de beraberlik için kredisi var diye düşünüyordum fakat maçın hemen başında gelen gol ve ardından gelen yarım saatlik süredeki Fenerbahçe pozisyonları maçı kazanmazsak puan kaybına yazık olur diye düşünmeme sebep oldu tıpkı sezonun ilk yarısında Kadıköy'deki maç gibi.

Fenerbahçe 1-0 öne geçtikten sonra Dia ile sol kanattan çok etkili geldi ve kendisinin biri direkten dönen diğeri Rüştü'nün çıkardığı vuruşları ile uzak kale arkasından heyecanlandık. Yine bu bölümde Niang'ın kendi yarı sahasında Necip ve Toraman'ı ekarte edip uzun bir mesafe sürdüğü topla Beşiktaş ceza sahasına kadar gelip vurduğu şutun gol olmaması kaçan önemli pozisyonlardan diğeriydi. Ekrem'in üstüste sarı kartlık hareketlerinin kırmızıya dönmemesi ve bütün bunların değil de Beşiktaş'ın 2.yarıda Almeida ile kaçırdığı - Volkan'ın kurtardığı pozisyonun kırılma anı olarak kamuoyuna empoze edilmesini anlayamıyorum. İlk yarıda 1-0 öndeyken kaçanlar ve kırmızı kart görmeyen Ekrem'in devre biterken bulduğu gole kadar kırılma anı yok Almeida'nın kaçırdığında var, enteresan? İlk yarıdakiler tıpkı Almeida'nın kaçırdığı gibi girse Almeida neyi kıracaktı meraktayım.

Maçın hafızalara kazınması 2.yarının başında duran toptan Toraman'ın attığı gol sayesinde oldu diye düşünüyorum. Beşiktaş 2-1 öne geçmiş, tribünler kendinden geçip üç, üçç, üçç diye bağırırken 15 dk. sonra başlayacak Alex gerçeğini nereden bilecekti. Kaptan yine sahneye çıktı ve önce penaltıdan sonra güzel kafası ile ve en sonunda Rüştü'yü çalımlayarak sol çaprazdan Beşiktaş filelerini havalandırdı. İşte gerçek üç (3) buydu.



Fakat işte tribünde o anı yaşamak vardır ya, benim Beşiktaş-Fenerbahçe maçına dair seçtiğim o an Alex'in o güzel kafa vuruşuyla yaptığı gol. Hemen önümüzdeki kaleye olmasından kaynaklı, Alex'in kafayı vuruşu ve topun saniye saniye, süzüle süzüle Beşiktaş ağlarına gidişi..Sonra tribünde yıkılıyoruz, inanılmaz bir mutluluk..O anı unutamam.

Maçın geneline bakınca Fenerbahçe'nin galibiyeti hakettiği ve çok önemli bir virajı geçtiğini söylemek gerek. İnönü'de özellikle sevilmeyiz, rakip başka hiçbir rakibine olmadığı kadar motive olur ama en nihayetinde bütün bu atmosfere rağmen kazanan Fenerbahçe, büyük mutluluğu yerinde yaşayan bizler.

Fenerbahçe 4-2'lik bu son galibiyeti ile İnönü'de son 6 sezonda oynadığı 5. lig maçını kazanmış oldu. Bu çok önemli istatistik nitekim bunun tam tersi Kadıköy'de olsa kopacak kıyameti herkes tahmin ediyor sanırım.

Fenerbahçe şampiyonluk mücadelesine çok sağlam adımlarla devam ediyor, çok değil yaklaşık 1 ay öncesinde sezonun 2.yarısı başlarken herkes fikstüre bakıp Fenerbahçe'nin havlu atabileceği 5 maçlık seriden bahsediyordu ama Fenerbahçe o seriden maksimum puanı çıkartmayı başardı.

Zor serinin son halkası olan İnönü deplasmanında alınan 4-2'lik galibiyetin değeri paha biçilemez.

Kara deryalar fenerle aydınlandı!

Utanabilir Misiniz?


Fenerbahçe kadın basketbol takımı oyuncusu Diana Taurasi ile ilgili 2010 Aralık ayının ortalarından beri gelişen süreci biliyorsunuz. Taurasi'nin doping testine verdiği numunede modafinil adlı yasak kabul edilen maddenin bulunduğuna! dair açıklanan resmi sonucu ve müsabakalardan men edilmesi kararı çıkmadan kamuoyundaki tepkileri hatırlıyoruz.

Konu Fenerbahçe nefreti olduğu zaman kitleleri etkilemeye çalışan bireyleri bugüne kadar çok görmüştük. İşte onlardan birisi de Taurasi'nin doping testinin ilk çıkan sonuçları ardından kamuoyuna en hızlısından mesajlar veren Türkiye Basketbol Federasyonu Sağlık Kurulu Başkanı olan Prof. Dr. Turgay Atasü. Beşiktaş kongre üyesi olmasını "tesadüf canım, ne alakası var" diye geçiştirebileceğimiz Turgay Atasü A numunesi pozitif çıkan Taurasi için aynen şöyle demişti:

"Aslında Taurasi’nin B numunesinin 10 gün içinde test edilmesi gerekirken, Ocak ayının içine atıldı. Zaten oynayamadığı için de buna hoşgörüyle bakıldı. Taurasi’nin B numunesinde de bir değişiklik olmaz. Ben bugüne kadar böyle bir değişiklik görmedim. Çünkü bu testleri gerçekleştiren laboratuvar, pozitif çıkan sonuçları bir kaç kez tekrarlıyor. Taurasi bu duruma göre normalde 2 sene ceza alır. Dünya basketbolunun zirvesinde biri ama ne yapalım, o da kullanmasın. Hiçbir suçlu ben yaptım demez. B numunesi çıktığında göreceğiz. Tüm yapanlar inkar eder."

Turgay Atasü gibi misyonunun hakkını ziyadesiyle verenler de o günlerde ve sonraki süreçte gerek Aziz Yıldırım ile olan kişisel sorunları gerek onun üzerinden veya kendi kendilerine yarattıkları Fenerbahçe algıları ile oturdukları yerden ahkam kesiyorlar, adeta nefretlerini kusuyorlardı. Penny Taylor ve Hana Harakova'nın Türkiye'de yapılan doping testlerine güvenmeyerek numuneleri Köln'e göndermesi üzerine yazılan yazıları Papazın Çayırı çok güzel ifşa etmiş. Buradan okuyabilir, Fenerbahçe nefretinin boyutlarını gözünüzle görebilirsiniz.

Türkiye Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu'nun dün resmi olarak açıkladığı karara göre Diana Taurasi hakkında çıkan tedbir kararı kaldırıldı. Doping testlerindeki A ve B numunelerine ait Hacettepe Üniversitesi Doping Kontrol Merkezi'nin yayınladığı analiz sertifikalarının geri çekilmesine karar verildi. Sonuç nedir peki? Yanlış doping testi yaptık, kusura bakmayın, bir hatadır herkesin başına gelebilir safsataları mı? Kariyeri ne olursa olsun bir sporcunun bu tip bir suçlama ile lekelenmesini nasıl geri alabilirsiniz? Diana Taurasi gibi kadın basketbolunun en iyi oyuncusunun bu denli skandal bir kararla Fenerbahçe formasından kopmasına neden olmanın bedeli nedir?

Yaşanan bu süreçte köşelerinden nefret saçan bütün adamlara ve olayın üstüne web sitelerinden, bloglarından, forumlarından Fenerbahçe nefreti ile ahkam kesip, yayın yapanlara sormak istiyorum?

Utanabilir misiniz?

Var mı böyle bir duygunuz?

Neşeli Günler


Eski günlerdeki gibi radyodan dinlediğim, tribünde olamadığım maçta Fenerbahçe Kayserispor'u Niang ve Lugano'nun golleriyle 2-0 yenerek ilk yarının son maçı olan Sivasspor maçıyla beraber üstüste 5. lig maçından da galibiyetle ayrıldı. Şampiyonluk mücadelesindeki inadını sürdürmekte..

İzleyemediğim ve radyodan dinlediğim maç hakkında fazlaca ahkam kesecek değilim ama gidişat üzerine, sezon ortasından bugün gelinen pozisyon ve aradaki pozitif değişimler üzerine notlar düşmek isterim.

Öncelikle görmeye gerek yok, takım fazlasıyla mücadele etmeye devam ediyor. Kayserispor maçı da bu mücadelenin son örneği ve kulaklıktan duyduğum ses bile bunu anlamaya yetecek seviyede. Kadıköy'de 2 hafta önce kazanılan Trabzonspor maçına benzer bir mücadele Kayserispor maçında da verildi ve bu öyle bir mücadele ki aslında ligde bugüne kadarki performansı ile olağan tehlikeli rakip konumunda olan Kayserispor da Trabzonspor gibi etkisiz hale geldi, oyunu veya skoru dengeleyebilmek için herhangi bir seçenek üretemediler.

Burada mücadele kadar Fenerbahçe'nin fazlasıyla dikkat çeken savunma performansı da önemli bir etken. Sezonun ilk yarısında fazla ve kolay gol yiyen Fenerbahçe'nin şu 5 maçlık serisinde yediği gol sayısı sadece 1. Verilen ekstra mücadele gibi savunmanın geliştirilmesi Fenerbahçe'nin yakaladığı bu önemli seride önde gelen etkenlerden. Hücumda sorun yaşamayan hatta lig ortalamasının üstünde gol atabilen Fenerbahçe'nin savunma performansını bu seviyelerde tutması şampiyonluk yarışında en büyük avantajı.

Diğer yandan takımın maçlar dışındaki bütünlüğü, yönetimin maçlar öncesi h.içi organize ettiği toplu yemekler, Fenerbahçeli eski sporcuların takıma ziyareti, taraftarın takıma sürekli ve yoğun desteği de sezonun 2. yarısında önemli bir ivme yakalayan Fenerbahçe'nin arka planda ama bu olumlu gidişata etki eden faktörleri.

Nereden nereye denilecek bir durum değişikliğ yaşanmakta. Sezon ortasına denk getirilen Türkiye Kupası maçlarında önce Kadıköy'de Buca ardından dibe vurulan Yeni Malatya yenilgileri sonrasındaki yorumlara ve tepkilere bakıp şu an gelinen noktaya bakınca atıp tutmanın ne kadar kolay olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Yeni Malatya maçı sonrası maksimum keyif alanlar için şu sıralar işkence, web sitesine burası Fenerbahçe manşeti atıp terbiyesizlik yapanlar için de yutkunma zamanları.

Kötü günde ortalığı birbirine katma derdinde ve başarıya endeksli olmayan, kalbi sarı lacivert renkler ve sadece Fenerbahçe için atan bizler için de neşeli günler hakim.

Alex Daha Buralarda


Evet Alex geldiğinde hiç kimse bu kadar iz bırakabileceğini tahmin etmiyordu hatta burun kıvıranlar vardı yetmedi oynadığı sezonlar ilerledikçe sürekli muadili sanılan oyuncular için bir kıyas oldu. Kimleri paketledi, kimleri içi bomboş konuşmalara itti, kimleri yutkunmaya mecbur etti..

Kaptanlık ona çok yakıştı, bütün Fenerbahçelilerin tek bir ağızdan dilediği lig tarihindeki 3.000. Fenerbahçe golüne imza attı, şampiyonluklar kazandı, kaybetti ama belki de hepsinden önemlisi bu kadar yetenekli ve skora etki edebilmesinin yanına çok güzel bir insan olduğunu da Türkiye'de futbolla ilgili herkese gösterebildi. Öyle ki rakipler bile ondan kötü bir şekilde bahsetmediler veya bahsedemediler. 7 yıl boyunca böyle bir imkan vermedi Alex ve hep oyununa konsantre oldu.

Bugün Fenerbahçe ile olan sözleşmesini 2 yıl daha uzattı. Aslında büyük kaptan ile taraftarın kalbindeki sözleşmesi sonsuza dek ama onu 2 sezon daha Fenerbahçe forması ile izleyebilmek çok güzel ve değerli.

Fakat burası Türkiye olduğu için şimdi futbolun ekabirleri çıkıp 34 yaşında sözleşme uzatmaya dair yorumlarda bulunmak isteyebilirler. Buyurun atış serbest, 7 yıldır da serbestti zaten.

Cevabı sahada
ve üzgünüm Alex daha buralarda..

Manisa'dan Mesaj Var!


Blog yazmak meşakkatli iş gerçekten. Sıcağı sıcağına yazmak isterken bunu bazen yapamamak pek olmasını istediğim birşey değil ama hayat koşturmaca ile devam etmekte ve herşeyi aynı anda yapmak mümkün değil. Neyse bu geç yazma konusunda duyduğum sıkıntıya vurgu yaptıktan sonra h.sonuna dair, Fenerbahçe ve futbol üzerine notları düşmek isterim.

Fener Manisa deplasmanında kazanalı neredeyse 48 saat olacak ve artık bununla ilgili onlarca yazı okumuşsunuzdur hatta rakiplerin puan kayıpları vs. derken ligdeki tablonun yepyeni görüntüsü üzerine de kendi lehine aleyhinden daha fazla hata yapılanların utanma duygusundan yoksun düzenledikleri basın toplantıları üzerine de.

Benim h.sonuna dair gördüğüm Fenerbahçe'nin sezonun 2. yarısında yakaladığı iyi serinin rakiplerde yarattığı tedirginlik. Bu kiminin oyununa kiminin konuşmalarına etki yapıyor. Trabzon'un elleri ayaklarına dolanmış vaziyette ve devre arasında lehlerine olan hatırı sayılır puan farkının bu kadar kısa sürede erimesine engel olamamaları ve buna çözüm üretememeleri eleştirilerin yönünü psikolojilerini iyi idare edemedikleri konusuna çevirmekte.

Bursa ise kimsenin etki etmediği apayrı ve özel bir alandaymışcasına gerilimden ve polemiklerden uzak bir ortamda, adeta sessiz-sakin maçlarını kazanarak psikolojik faktörlerin daha şimdiden çok zorlandığı lig yarışında avantajlarını kullanmaktalar. Skoru lehlerine çevirmekte zorlandıkları Sivas maçında da bitime çok az bir süre kala attıkları golle kritik bir galibiyet aldılar ama dediğim gibi insanların gözlerinin üzerlerinde fazla olmamasının avantajı çok net. Polemiklerin yönü onlara doğru değil ve bundan yararlanmaktalar.

Fenerbahçe ise Trabzon galibiyetinin ardından hep problem yaşadığı Manisa'da, birçok insanın puan kaybını muhtemel gördüğü yerde, formda Manisa'yı yenerek önemli bir mesaj verdi. Yıllardır futbol takip eden bizler biliriz ki bazı maçlar vardır şampiyonluk için mesaj veren türden, kazandığınız zaman rakiplerin rahatsız olduğu maçlardır onlar. İşte Fenerbahçe'nin Manisa'daki galibiyeti bu mesajı fazlasıyla içermekteydi. Hatta önemli detaylarla birlikte. Mesela Fenerbahçe maçların 60. dk.sından sonra oyundan düşüyor eleştirilerini çok duyduk bu sezon içerisinde. Manisa'da 1-0 geriye düşüldüğünde dk. 54'tü ve Fenerbahçe'nin ayaklanıp skoru terse çevirdiği goller 60. dk.dan sonra geldi.

Puan farkının 3 hafta içerisinde hem de Fenerbahçe'nin zor fikstür serisinden geçerken bu kadar kapanması çok olumlu ancak zor fikstür Kayseri ve İnönü'deki Beşiktaş maçlarıyla devam etmekte. Bu hafta Kayseri maçında alınacak galibiyet Eskişehir'e giden Bursa ve Sivas'a giden Trabzon'un maçlarını da düşünerek önümüzdeki hafta İnönü'de "kazanmak zorunda olmak" baskısını ortadan kaldıracaktır ki o maçın normal bir maç olmayacağı dün Beşiktaş yönetiminin kasıtlı ve pişkin basın toplantısıyla belli oldu.

Fakat şunu açıkça söylemek gerek ki devre arasında kupada kaybedilen Yeni Malatya maçı takıma ciddi bir tokat olmuş ve elde kalan tek hedef olan lig şampiyonluğu için adeta negatif bir ateşleyici!

Ayrıca gayet iyi bir ivme yakalayan Fenerbahçe'nin bir kez daha şampiyonluk yarışından kopmaması da dikkat çekilmesi gereken bir ayrıntı bana göre. Kaybeder veya kazanır onu şimdiden bilemeyiz ama takımın mesajı net: sonuna kadar mücadele!

Kesilmeden devam etmesi dileğiyle..

Fenerbahçe Çeyrek Finalde


Fenerbahçe kadın basketbol takımı Euroleague'de çeyrek finalde! Grup aşaması sonrası eşleştiği ezeli rakibi Galatasaray'ı 2. maçta da farklı bir skorla, 73-51 yenerek adını çeyrek finale yazdıran basketbolcularımız grup maçları boyunca sürdürdüğü yenilgisiz serisini Galatasaray'a karşı da devam ettirdi. Rakibini süpürerek turnuvada final-four'a sadece bir adım uzaklıkta olan Fenerbahçe aslında şu görüntüsüyle o hedefe bir adımdan daha yakın.

Serinin 2 maçında da rakibini yanına yaklaştırmayan Fenerbahçe sezon ortasında yaşadığı önemli sorunlara rağmen koç Ratgeber yönetiminde rotasından sapmamış görüntüsü ile mücadelesini bozmadan devam ettiren ve yıllar içinde o hep kapısından dönülen final-four'u ne kadar istediğini göstermekte..

Eşleşmenin başında daha farklı beklentisi olan Galatasaray için geride kalan maçların eziyet olduğunu ve Taurasi & Taylor kayıplarından bekledikleri gibi yararlanamadıklarını gördük.

Ezeli rakibi eleyerek Avrupa'da yola devam etmenin keyfi büyük.
Bu durumun oluşmasında mücadelelerini en üst seviyede gösteren Fenerbahçeli basketbolculara tebrikler ve teşekkürler.

Çok iyi gidiyorsunuz, az kaldı..

Yine Fenerbahçe - Bu Kez Avrupa'da


Öncelikle kendimi eleştirerek başlamalıyım. Fenerbahçe kadın basketbol takımına haksızlık ediyorum ve çok başarılı sürdürdükleri sezonda onlara çok az atıfta bulunuyorum. Onlara haksızlık ettiğimi bilerek ve en azından bunu kendi yüzüme vurarak başlıyorum yazıya.

Grup maçlarını yenilgisiz tamamlayan Fenerbahçe ve beklentilerin altında performans göstererek 4. olan Galatasaray çapraz eşleşmesinde, Fenerbahçe bu akşam Kadıköy Caferağa'da oynanan Kadınlar Euroleague 2. tur ilk maçında ezeli rakibini 77-58'lik skorla yine yenerek seride 1-0 öne geçti.

Sezonun başında yola çıkılan kadroda bilinen sıkıntılar ve hatalar nedeniyle ciddi değişiklik yaşayan Fenerbahçe, sözkonusu bu sezon ortası değişimlerinden hiç zarar görmemişçesine gösterdiği mücadelesi ile çok büyük alkışı hakediyor. Birsel ve Nevriye'nin sürüklediği mücadeleci ruh takıma yeni katılan yabancılar için de çok olumlu etken. Kenardan Ratgeber'in teknik-taktik tecrübesi ve rakibin önemli silahlarına karşı üretilen tercihler ilerisi için de umut verici. Sezon ortası yaşanan sorunlar nedeniyle bir ara endişelendiğimiz o güzel seri için umutlar bozulmadan korunmalı.

Cuma akşamı Galatasaray'ın ev sahibi olduğu Abdi İpekçi'deki maçta da herkes bu takıma güvensin. Deplasmandır, rahatsız ederler, bozmaya çalışırlar ama bilirler ki karşılarında yine Fenerbahçe var!

Sezona Yeniden Başlıyoruz


Ligde sezonun ilk yarısının bittiği anda görünen resim Trabzonspor'un 42 puan ile ortalamanın üzerinde puan aldığı ve en yakın takipçileri olan Bursaspor'a 5, Fenerbahçe'ye ise 9 puan mesafe koyduğu bir görüntüyü ortaya koymuştu. Bu görüntünün uzun soluklu lig yarışı için pek te fena sayılmayan bir avantaj olduğu aşikar. Hatta bazıları için bu avantaj Trabzonspor'un şampiyonluğuna kadar gidebilen türden.

Sezonun 2. yarısına evinde puan kaybı ile başlayan lider Trabzonspor ile Antalya deplasmanında çok etkili oynamasa da kazanmasını bilen Fenerbahçe fikstürün kendilerini erken karşılaştırması ile final maçına değil ama Fenerbahçe açısından karar verici nitelikte bir maça çıktılar.

Kadıköy'de Trabzonspor'a kaybetmek onarılması güç bir yara almaya sebep olacaktı Fenerbahçe için. Maçın karar verici niteliği aslında ligde oynanacak 15 hafta daha olması ve bu şampiyonluk yarışına tutunmak için Fenerbahçe'nin kazanma zorunluluğu.

Geçen sezonun Türkiye Kupası finali ve hemen ardından ligin son haftasında Kadıköy'de alınan beraberlik ile şampiyonluğun kaybedilmesi perde arkasındaki ciddi motivasyon faktörleriydi. Buna ek olarak kazanmanın şampiyonluk yarışına ciddi ortak olmak, yarışı yeniden başlatmak ve rakibe ensendeyim mesajı vermek gibi anlamları vardı. Bütün bunlar takımın hatta taraftarın maça hazırlanmasında etkili oldular.

Ancak bütün bu faktörler bir tarafa, iş sahada bitiyor pek tabii. Dün akşam Fenerbahçeli futbolcular da sahada basmadık yer bırakmayarak adeta Trabzonspor'a oynama şansı vermediler. Maç boyunca daha çok kazanmak istediklerini göstermenin dışında lig yarışında takımın geleceği açısından karar verici bu maçta o karara kendilerinin ortak olduklarını net bir tavırla vurguladılar.

Kornerden Lugano'nun kafasıyla gelen golün hemen ardından maçın adeta özetini sergileyen Niang'ın attığı 2. gol baskı ile topun çalınması, ani atağa çıkışı, paslaşması ve bitirilişi ile çok güzel. Maçın kısa özeti tam olarak budur bence. Fenerbahçe'nin 2. golü maça dair birçok anlamı içermektedir.

Şimdi oynanacak olan 15 hafta için sezona ufak farklar ile de olsa yeniden başladığımızı söylemek yanlış olmaz. Devre arasındaki puan farklarının 2 haftalık kısa sürede Fenerbahçe lehine bu kadar kapanması olabilecek en iyi senaryolardan birisiydi. Artık yeniden başladığını düşündüğüm sezonda minimum puan kaybı ile Fenerbahçe'nin zirve için inadını göstermeye devam etmesi gerek.

Fikstürün zorlu bölümü halen devam etmekte..Manisa deplasmanında dün akşam ortaya konan mücadelenin sürmesi ve bu mücadeleyi görmek hepimiz için çok önemli.

Futbolda her zaman kazanamazsınız ama hep mücadele etmek zorundasınızdır.

Mücadeleye devam, Fener geliyor!

Antalya'da Kritik Galibiyet



Fenerbahçe sezonun ilk yarısını lider Trabzonspor'un 9 puan gerisinde tamamlarken henüz Türkiye Kupası'nda Buca ve Yeni Malatya mağlubiyetleri gerçekleşmemişti. Alınan bu mağlubiyetler ile kupadan gruptan çıkamadan elenmenin baskısı ligin 2. yarısı öncesi fazlasıyla hakim haldeydi. Sezon başında Avrupa kupalarına ön elemelerde veda etmenin üstüne Türkiye kupasından bu şekilde elenmek ve geriye kalan tek hedef olan lig şampiyonluğu için liderin 9 puan gerisinde olmak hatta arada bulunan 2. sıradaki Bursaspor'un da 4 puan gerisinde olmak Fenerbahçe'nin psikolojisini göstermesi açısından yeterince tatsız veriler olarak karşımızda.

Bütün bu yaşanan sıkıntıların ışığında sezonun 2. yarısına sert fikstürle başlayacak Fenerbahçe için geçilmesi gereken ilk ayak Antalya deplasmanı. Aynı gün maçın başlamasına yaklaşık 1 saat kala sonuçlanan maçta Trabzonspor'un kendi sahasında Ankaragücü ile 1-1 berabere kalarak puan kaybetmesi zor geçeceği tahmin edilebilen Antalya deplasmanı öncesi ufak bir heyecan yarattı. Antalya deplasmanı ardından gelecek maçın Kadıköy'de Trabzonspor ile olması aleyhte olan puan farkını kısa sürede eritmek için bir fırsat, kullanılması durumunda şampiyonluk yarışında yorumların renginin değişmesi için bir etken. Fakat bunların olabilmesi için öncelikle Antalya'yı yenebilmek gerekiyordu.

Maça başlayan ilk 11'leri gördüğümüzde Aykut Kocaman'ın sezonun ilk yarısında denemediği bir hamleyi sahada uygulama niyetinde olduğunu gördük. Semih ve Niang aynı anda başlıyorlar fakat Niang oyun düzeninde sol kanatta görev alıyordu. Niang'ın Marsilya'dan pek yabancı olmadığı kanat forvet oynama hamlesinin kötü bir fikir olmadığını söyleyebilirim. Önümüzdeki haftalarda bu tercihin sürdürülüp sürdürülmeyeceğinden emin değilim ancak Stoch / Dia ikilisinin bir türlü istikrar yakalayamadığı düşünülünce elde bir alternatif. Fakat rakiplerin hücümcu sağ kanatları karşısında yine de düşünülmesi gereken bir durum olmalı. Dün akşam ligde uzun aradan sonra sol bekte Andre Santos'un ilk 11 başlaması Caner'den alınamayan verim ve Aykut hoca ile arasındaki seviyor/sevmiyor gerginliğinin sol bulma ihtimali açısından pozitif değerlendirilebilir.

Maçın genelinin iki taraf için de dengede gittiğini söyleyebiliriz. Kalecilerin fazlasıyla öne çıktığı pozisyonların olmadığı, tehlikelerin genelde kale yakınından geçtiği bir maç oldu. Maçı Fenerbahçe'nin 1-0 kazanmasına neden olan golün Gökhan Gönül'ün fazlasıyla şık aşırtması ile gelmesi gecenin en güzel anıydı. Orta saha çizgisinde kendi alanından sürüklemeye başladığı top ile Antalya ceza sahasının dışına kadar gelip; rakibin de bir türlü uzaklaştıramaması sonucunda kariyerinin en güzel gollerinden birini attığını söyleyebiliriz. Belki de en güzelini..

Fenerbahçe'nin sezonun ilk yarısında yaşadığı en büyük sıkıntısı fazla sayıda ve kolay goller yemesiydi. Takım dün akşam Antalya'da buna belirli anlarda tehlikeler yaşansa da izin vermeyerek, Gökhan Gönül'ün o güzel golüne de sahip çıkarak kazanmasını bildi ve Trabzonspor'un evinde puan kaybettiği hafta Antalya'da çok kritik bir galibiyet aldı.

Oyunun genelinden ve maçın sonlarına doğru farkın 2'ye çıkmaması nedeniyle skoru korumanın verdiği gerginlikten rahatsız olanlar vardır muhtemelen ancak yazının başındaki kötü psikolojinin de önemli etken olduğu unutulmasın ve Fenerbahçe'nin 3-5 atmaktan ziyade "kazanmaya" ihtiyacının olduğu dikkate alınsın demek isterim.

Önümüzdeki hafta Kadıköy'de oynanacak Trabzonspor maçı da sıkılarak ta olsa acı çekerek te olsa kazanmanın şart olduğu bir maç. Sonuçta "kazanmak" çok önemli ve lig yarışındaki puan handikapının kısa sürede erimesi için Fenerbahçe'nin mücadele edip eninde sonunda kazanmayı bilmesi gerek.

Bu Kez Olympiakos Deplasmanı


Fenerbahçe erkek basketbol takımı Euroleague TOP 16 grup maçlarının ilkinde tarihi bir işe imzasını atarak Olympiakos'u deplasmanda 70-84 ile mağlup etti. Avrupa'da bu seviyede galibiyetleri alınca hep destan denir ya; işte tam karşılığı, sonuna kadar o anlamı hak edercesine!

Sezon başından beri belli bazı sıkıntıları olmasına rağmen çok önemli performans gösteren Fenerbahçe, çok büyük işler yapmaya ve hepimizi gururlandırmaya devam ediyor. Aynı sezon içerisinde Barcelona deplasmanında alınan galibiyetten sonra yine deplasmanda gelen bu Olympiakos galibiyeti büyük hedeflere doğru yanan ışığın önümüzü ne kadar aydınlattığına dair çok kuvvetli göstergeler.

Takımın mücadelesi ve bugüne kadar başardığı işler kalbi Fenerbahçe ile atan milyonları fazlasıyla heyecanlandırıyor. Önümüzdeki hafta kendi sahamızda oynayacağımız Valencia maçında taraftarın etkili desteği çok önemli bir görev. Formasını sonuna kadar terleten oyuncuların da bu desteği hak ettikleri çok aşikar.

Dün gece destan yazanlara helal olsun,
Onlar tarihe notlarını düştüler, hepimizi çok gururlandırdılar.

ve Fenerbahçe ismi,
Avrupa'nın üzerinde yükselen güneş gibi.

Vicdan Yok, Yürek Yok! 4 Yıldır Hrant Yok!

19 Ocak 2011 - Çağrı filmi

TT Arena: Peşkeş-Rant-Çıkar ve Beklenen Son!


TT Arena 15 Ocak 2011 tarihinde nihayet açıldı! Hem de ne açılış!? Yankıları halen sürmekte..Daha da süreceğe benzer..

Spordan, siyasetten açıkçası her kesimden farklı tepkiler, yorumlar, görüşler var açılışa dair ve hatta stadın yapımına dair.

Galatasaray'ın 1990'lı yılların sonundan beri proje olarak farklı zamanlarda öne sürdüğü fakat sonuçlandıramadığı stad projeleri olduğunu biliyoruz. Galatasaray yönetimlerinin bir türlü başlayamadığı Ali Sami Yen'in yerinde yapılması planlanan stad işi yıllar içinde artık yerinde yapılamayacağı anlaşılınca bambaşka bir yerden bir el uzandı!

Devletin elleri yine en iyi yaptığı işlerden birinde, peşkeş ve rant için hazırdı. Galatasaray yönetimi içinse sorun yoktu, artık çok eskiyen ve kullanımında sorunlar yaşadıkları ve yerine bir türlü yenisini yapmayı beceremedikleri için yepyeni, daha çok koltuk kapasitesine sahip ve modern bir stad için biraz bekleyebilirlerdi. Ekstra yapmaları gereken birşey yoktu, sadece daha değerli olduğunu sürekli vurguladıkları Mecidiyeköy'den çıkmak durumundaydılar! Camia da bu senaryonun gayet normal olduğunu kanıksamış, Ali Sami Yen karşılığında bir nevi ödün vererek! yeni stadlarına geçtiklerine fazlasıyla inanır ve bu tezi savunur haldeydi.

Durumun özeti: alan memnun, veren memnun!

Fakat stadın açılışı ile ilgili süreç sanki işin içine konsantre olmuş peşkeş-rant-çıkar durumlarının kaçınılmaz bir sonu gibi sürekli sorunlar ile dolu. Stadın yapımını ilk üstlenenin işi bitiremeden çekilmesi, mahkeme süreçleri, türlü aksaklıklar, sürekli büyük abilerin iteklemeleri ama planlanandan daha geç bir iş bitirme. Bu süreçte en çok üzüldüğüm, diğer bütün isyan ettiklerimden daha fazla isyan ettiğim rantın, çıkarın olduğu bu statta ekmek parası için alın teri ile çalışan işçilerin hayatlarını kaybetmesi oldu. Sonunda birileri daha fazla kazanacak, nemalanacak ve refaha kavuşacak diye hayatlarını kaybettiler. Adlarını belirli bir kesim dışında anma niyetinde olan yok, yazık..

Stadın tamamlanmasına yakın bir süre kala Galatasaray Başkanı Adnan Polat spor ve medya dünyasına sırasıyla stad gezileri düzenledi. Şehirde çeşitli yerlere döşenen reklamlar, ilanlar vs. ile tanıtım işinde süper titiz bir tutum vardı. Hatta açılışa 1 hafta kala Türk Telekom anlaşması nedeniyle Cem Yılmaz'ın reklamı haliyle çok sempatik, herkesi güldüren, stadın Galatasaray'a ve Türk futboluna hayırlı olmasını dileyen bitirişleri ile sunumun gayet yerinde ve başarılı yapıldığına dair örnekler. Kamuoyu da bu sunumlardan rahatsız değil..Galatasaray gayet normal şartlarda yeni bir stada geçiyor, devlet buna yardımcı oluyor! Dert değil!

Ve açılış günü..Galatasaray Spor Kulübü TT Arena için satabildikleri kombineler dışında açılış maçı olan Ajax maçına bilet bastırmıyor ve kombinelerden geri kalanı davetiye. Yapılan işin karşılığı olarak devletin çeşitli kademelerindeki büyük abilere hürmet! Neyse, esasa gelmek gerekirse, başlangıç kısmını televizyonda canlı yayında yakaladığım ve o anda gülmeye başladığım TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar fitili ateşliyor ve Galatasaray taraftarı protestolara başlıyor. Aslında Erdoğan Bayraktar'ın söyledikleri acı ama gerçek! Fakat söyledikleri bir birikimin sonucu olsa da yeri yanlış ve kendisinin yazının başlığındaki peşkeşin, rantın ve çıkarın bir parçası olduğunu unutmaması gerek! Protestoların giderek artması ve Başbakan'ın ve peşindekilerin de stadı terk etmesi ile açılış muazzam bir hal alıyor!
Şimdi bütün bu olanlar, bu stada dair devletin ve karşısında Galatasaray'ın karşılıklı çıkar ilişkilerinde kendilerine bir şekilde getiri sağladığı gerçeğini değiştiremez, değiştirmemeli. Galatasaray taraftarının Başbakan ve hükümete yaptığı protesto Ali Sami Yen'den TT Arena'ya geçişlerini meşrulaştırmıyor. Tıpkı Başbakan'ın veya TOKİ Başkanının rant, peşkeş uğruna yaptıkları işleri yok sayamayacağım gibi. Burada milyonları bünyesinde barındıran camialarda herkesin aynı fikirde olmaması detayını da gözeterek genel konuştuğumu da belirtmeliyim. Bu yaşananlardan en başından beri rahatsız olan Galatasaraylılar olduğunu da tahmin ediyorum. Fakat Galatasaray taraftarı boyun eğmedi, protestosunu yaptı, işte budur tadında yorumlara katılmıyorum. Bütün bunlar beni kandırmaya yetmiyor. Protesto eden insanların yeni stada geçiş için daha önceki döneme dair yaşanan bu oyunlara ses çıkarmadığını düşünüyorum yine aradaki farklı düşünenlere saygı duyarak.

TT Arena açılışında yaşananlar aslında bütün bu oyunların, karşılıklı çıkarın, rantın ve peşkeşin doğal bir sonucu olarak tezahür etti! Bu kadar pisliğin içinden çıkan protesto seslerini de, bu protestolara karşılık rollere girip stadı terk edenleri de fazlasıyla samimiyetsiz buluyorum.

Türk futboluna hayırlı, yiyenlere de afiyet olsun!

Lefter'in Yanıbaşında


Yılın son yazısı sana olsun Lefter Baba.

Geçen akşam arkadaşlar ile ziyaretine geldik. Yine heyecandan elimiz ayağımıza dolaştı, konuşurken ifadelerimizde zorlandık. Seni sahada oynarken görememiş bizler için sana olan sevgimizi anlatmanın tarifi yok sanırım.

Kendimizi çok şanslı hissediyoruz..

Çünkü sana o kadar yakın olmak çok başka bişey, gözlerindeki ışığı görebilmek, bize verdiğin nasihatleri dinlemek..Biliyorsun anlatsan sabaha kadar dinleriz gözümüzü kırpmadan ama çekinmek bir yana yormak istemedik.

Sana biraz olsun güç verebildiysek ne mutlu bize.

ve söz Baba hep sağlam duracağız, dinç olacağız..

Senin için, Fenerbahçe için..

Bir Avuç Kendini Bilmez!


Kimdir bu "bir avuç kendini bilmez?"

Yıllardır belirli aralıklarla ortaya çıkarlar, ardından kendilerini bilmediklerinden olsa gerek yeni bir sayfa açarak hayatlarına devam ederler. Şiddet ile beslendikleri hayatlarından bahsediyorum. Şiddet ile şiddeti körüklerler.

Bir de bu bir avuç kendini bilmezlerden nemalanan kesimler vardır. Bunları da gayet iyi biliriz, onlar da kendilerini iyi bilirler, işlerine pişkin pişkin devam ederler.

Maalesef işin bir başka üzücü yanı, çocuk yaştaki sporcuların sahada maruz kaldıklarına isyan edince karşılığında "ama siz de sahada Efeslilere saldırmış; otoparkta Ricardinho'yu dövmüştünüz" yanıtı almak.

O olaylarda insan değilsiniz diyenlerin mevzu Fenerbahçe olunca muhteşem objektif bakış açılarına devam etmemeleri insanın içini acıtıyor!

Bütün bu olayların sonucunda da halihazırda aportta bekleyen yasa koyucuların gözlerinin parladığı, kurunun yanında yaşın da yanacağı günlere doğru hızla ilerliyoruz!

Çok Yazık!

Dünyalar Bizim Oldu


Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı geçen sezon Şampiyonlar Ligi Finali zirvesine ulaşması nedeniyle katılmaya hak kazandığı Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası'nda rakiplerine set dahi vermeden şampiyonluğa ulaştı ve takımlar seviyesinde yakalanan en büyük başarıya imzasını attı.

Fenerbahçe Acıbadem artık Dünya Şampiyonu ve bu başarıda emeği geçen herkes tebriklerin ve teşekkürlerin en fazlasını hak ediyor. Onlar Fenerbahçe ismini dünyanın zirvesine taşıdılar, hepimizi gururlandırdılar..Tarihteki yerlerini aldılar ve hafızalara kazındılar.

Diğer yandan Fenerbahçe Acıbadem projesi de planlı ve doğru yatırımın verilen emeklerin karşılığının alınması açısından da spor ile ilgili kitlelere çok güzel bir örnek olarak karşımızda.

Tam bir ay önce 21 Kasım 2010 tarihli yazıda Başladılar demişiz.

Şimdilerde devam ediyorlar.

Helal olsun sizlere..

Umut Hep Var


Aslında hayat bazen çok zorluyor, sabır gerektiriyor.

Ancak ne olursa olsun umut hep var.

işte sen aynı anda, başka bir yerde, bir başka umutsun. umudu ayakta tutansın..

Oktay amca, Lefter ve Münir Özkul için..

Adalet İçin Sesini Yükselt!



12 Aralık 2010 tarihi benim ve arkadaşlarım için hayatımızda unutamayacağımız, geriye dönüp baktığımızda gülümseyerek hatırlayacağımız, iyi ki o yola çıkmışız ve aldığımız karardan dönmemişiz dediğimiz bir gün olarak tarihteki yerini aldı.

Vamos Bien haftalar öncesinden kendi içinde başlattığı enerji ve sinerji ile Ankaragücü deplasmanına gitmek için isteğini ortaya koymuş ve grubun bu sezon düşen deplasman performansını ayağa kaldırmak için herkes hevesini göstermişti. Her birimiz güzel bir heyecan içindeydik ama bunun yanında Gökçek ailesinin bügüne kadarki işleri nedeniyle bilet fiyatlarında gerçeğin ötesinde fiyatlar olabileceğini de tahmin ediyorduk. Maçtan 2 gün öncesine kadar bilet fiyatlarının açıklanmasını bekledik ve Cuma akşam saatlerinde öğrendik ki deplasman tribünü biletleri 135 lira ve diğer tribünlerin fiyatı da buna yakındı.

Ankaragücü'nün sezonluk kombine fiyatına denk gelen fiyatlarda satışa çıkarılan bilet fiyatlarının açıklanabilecek bir tarafı olabilir miydi? Cevap herkes için net ama belki Gökçekler bunun üzerine birşeyler konuşmak isteyebilirler nitekim bunu yapacak kapasitelerinin olduğunu bugüne kadar görebilme şansımız oldu. Kendi yarattıkları yalan dünyalarında yine kendi inandıkları yalanlarla yaşayanların 135 lira bilet fiyatı için verecek cevabı her zaman ceplerinde hazırdır. Onların cevapları kendilerinde kalsın ve Vamos Bien konuşsun!

Cuma akşamı ilk tepkilerden sonra Ankaragücü deplasmanına gitmek ve maça girmeden Ankaragücü yönetiminin belirlediği bilet fiyatlarını protesto edip İstanbul'a dönme konusunda kararlıydık. Adalet Vamos Bien için önemli kelimelerden ve belirlenen bilet fiyatları konusunda adalet aramak, bu duruma dikkat çekmek, isyan etmek ve savunduğu değerler için ses vermek Vamos Bien için bir görev. Maça girmeyecektik ve protestomuzu yapıp İstanbul'a dönecektik. Bu doğrultuda ben ve 26 arkadaşım Pazar sabahı Ankara'ya doğru yola çıkmanın gerekliliğini biliyorduk. Vazgeçmedik, inat ettik. Oraya gidip bu akıldışı bilet fiyatına sesimizi yükseltmemiz, dengesiz bilet fiyatlarında adalet istediğimizi söylememiz gerekliydi ve bunun için karlı yollar aşarak Ankara'ya geldik. Etrafta taraftar yokluğundan fazla kamera da yoktu ancak bize sesin kitlelere ulaşması için bir kamera yeterliydi, o da geldi bizi gördü ve sesimizi ulaştırdı.

Sesimiz uzaklara ulaşırken varlığımız da Fenerbahçe ile buluştu. Protesto bildirisini okumadan hemen önce bulunduğumuz yerden takım otobüsü stada geçecekti ama otobüsün önünü kısa bir süre için kesmeliydik. Otobüsün önünde "Kara Deryalarda Bir Fenersin" yazan atkılarımızı açıp, Aykut Kocaman ile gözgöze gelmek o an bana o kadar önemli geldi ki anlatabilmek tarifsiz. İçimizden takıma bakarak söylediğimiz biz bilet fiyatını protesto ediyoruz ve maça girmeyeceğiz ama sizinle aynı şehirdeyiz, buradayız demek mutluluğun tarifi benim açımdan..

İstediğimiz olmuştu, 27 kişi İstanbul'dan Ankara'ya isyan etmek, sesimizi yükseltmek için gelmiştik ve istediğimizi yaparak Ankara 19 Mayıs Stadından ayrıldık fakat dayanamazdık; yine de Fener'in maçını izlemeliydik. Ankara'dan biraz yol alıp Kazan ilçesinde bir kahvede maçı izledik. Maçı 2-1 kaybettik ama o gün tüm yaşadıklarımızı düşününce çok şey kazandık!

Kazan'dan ayrılıp Kadıköy'e doğru tekrar yola koyulduk içimizde bir huzur ve sonsuz Fenerbahçe sevgisi ile..